Aşkın Celladı
“Aşık olan hastalarla çalışmaktan hoşlanmam. Bu belki kısnaçlıktandır, çünkü ben aşkın büyüsüne kapılmayı çok isterim. Belki de aşk ve psikoterapi temelde uyuşmadığından. İyi bir terapist karanlıkla savaşır ve aydınlanmayı arar, oysa romantik aşk gizemle beslenir ve incelendiğinde ufalanıp dağılır. Aşkın celladı olmaktan nefret ederim.” Irvin Yalom, Aşkın Celladı
Terapi sırasında en önemli konulardan bir tanesi de danışan ile kurulan ilişkideki dinamiklerdir. Terapide danışanla kurulan ilişkiler hem çok hassastır hem de bir çok açıdan etik kaygılar sebebiyle sınırlandırılmıştır. Terapide danışan için hem tüm benliği ile kendisini ifade edebileceği bir ortam yaratılmalı fakat bir o kadar da sınırlar doğrultusunda hasta ve danışan ilişkisi içerisinde profesyonelce yaklaşılmalıdır.
Irvin Yalom’un kitabı olan Aşkın Celladı terapide danışan ve danışılan kişi arasındaki dinamiklerin üzerinde duran bir eser. Bu eserde on farklı kişi ve onların hikayeleri mevcut. Yalom varoluş psikoloji ve hayatın anlamı ile ilgili konularda pek çok çalışma yürütmüştür. Tedavisi mümkün olmayan hastalarla ve özellikle kanser hastaları ile çalışmıştır. Her daim ölüm ve yas onun olmazsa olmaz üzerinde durduğu konular olmuştur. Yalom terapi sürecinde Freud’un öne sürdüğü bilinçaltı ve bastırılmış travmaların terapinin merkezinde olduğunu düşünmemiştir, onun yerine terapinin çekirdeğini oluşturan maddenin varoluş sancısı olduğunu öne sürmüştür.
Irvin Yalom’a göre değiştirelemez dört gerçek söz konusudur. Bunlar, ölümün kaçınılmazlığı, yaşamımızı kendi irademizle şekillendirme özgürlüğümüz, nihani yalnızlığımız ve yaşamın belirgin bir anlamdan yoksun oluşu. Terapileri sırasında Yalom hastalarıyla çalışırken bunu bir sanat gibi görmüştür. Her bir danışanı onun için özgün yeni birer kavramdı. Hastalarıyla kurduğu ilişkilerde hastalarına bir o kadar yakınken aynı zamanda da o kadar uzak kalmıştır. Bu sebeple etik çerçevenin dışına çıkmadan fakat başarılı bir şekilde hastlarına terapinin rahat ortamını oluşturarak onları iyileştirebilme anlamında başarılar elde etmiştir.
Aşkın Celladı kitabında on danışanla ilgili ilginç hikayeler mevcuttur. İlk hikaye kitabın adından da geldiği üzere terapide psikoterapistlerin hastalarıyla olan ilişkilerinde nasıl olmaları gerektiğini ifade etmek üzere adeta bir metafor görevi görmektedir. Psikoterapistler, danışanları ile ne arkadaşlık ne de romantik anlamda asla yakınlık kurmamalıdır. Fakat ilk hikayedeki Thelma bir önceki terapistine karşı tutkulu bir aşk beslemektedir. Irvin Yalom bu hastanın durumunu bilmesine rağmen onun tedavisini üstlenmeye karar verir. En can alıcı noktalardan birisi ise Irvin Yalom’un da kendini humanist olarak görmesi ve kendini sevgi dili ifade eden bir terapist olmasıdır ve bu sebeple aşık olan hastalarla çalışmaktan hoşlanmadığını çünkü aslında onun da sevginin büyüsüne kapılan biri olduğunun farkındadır. Fakat günün sonunda profesyonel yaklaşımından asla uzaklaşmayan Yalom adeta bir sanat gibi yaklaşır mesleğine.
“Bu psikoterapi öykülerinin hasta ve terapist kelimeleriyle dolu olmaları size yanıltmasın: bunlar her erkeğin, her kadının öyküleridir. Hastalar her yerdedir, bu etiketin kullanılması büyük ölçüde keyfi olup çoğu kez hastalığın vahametinden çok kültürel, eğitimsel ve ekonomik etmenlere bağlıdır. Terapistler de hastalarla aynı ölçüde bu varoluş sorunlarıyla yüzleşmek zorunda olduklarından, mesleki yaklaşımın bilimsel yöntem için çok gerekli olan tarafsız nesnelliği burada geçerli değildir. Biz psikoterapistler yalnızca anlayışla kafa sallayıp hastalara kendi sorunlarıyla sebatla mücadele etmelerini öğütleyemeyiz. Onlara siz ve sizin sorunlarınız diyemeyiz. Bunun yerine bizden ve bizim sorunlarımızdan söz etmeliyiz, çünkü yaşamımız, varlığımız daima ölüme, sevgi yitirişe, özgürlük korkuya ve gelişme ayrılığa perçinlenmiştir. Biz, hepimiz, bu işin içinde birlikteyiz.”
Irvin Yalom, Aşkın Celladı
Kaynakça
Yalom, I. D. (1989). Love's executioner: And other tales of psychotherapy. Basic Books.
Tepki Ekle