DISNEY PIXAR SOUL FİLM İNCELEMESİ
2020’de Disney Pixar tarafından yapılan animasyon filmi Soul aslında diğer Pixar filmlerinden bazı noktalarda farklılık gösteriyor. Bu filmde hayata dair daha derin düşünceler yaşamın amacı , ölüm , doğuştan getirilen bir tutku var mı gibi konular duygusal bir anlatımla işleniyor. Bu noktada da bu filmin klasik Disney filmleri çocuklar için yapılıyor algısının dışında durduğuna yetişkinlere de oldukça hitap ettiğine ve onların film içinde kendilerinden oldukça fazla şey bulacağına inanıyorum.
Filmimiz bir ortaokul müzik sınıfında başlıyor. Ana karakterimiz olan müzik öğretmeni Joe pek de ilgili olmayan müzik sınıfıyla beraber alıştırma yaparken bir öğrencinin kendini müziğe kaptırdığını fark ediyor ama bunu gören sınıf bu öğrenciyle dalga geçince kız utanıyor ve kendini geri çekiyor. Joe ise bunun çok önemli olduğunu ve asıl istediği şeyin bu olduğunu söyleyerek kendi müzikle tanışma hikayesini anlatıyor. 11 yaşında babasıyla gittiği bir jazz kulübündeki piyaniste kitleniyor ve o anda çalmak için doğduğuna karar veriyor.
Tam o sırada sınıftan içeri giren müdür Joe’ya artık kadrolu öğretmenlik yapabileceğini ve kalıcı olarak bu pozisyonda çalışabileceğini söylüyor. Fakat hayatı boyunca tek hayali sahneye çıkmak olan Joe bu tekliften hiç memnun olmuyor. Annesine bu teklifi anlattığında annesinin bu teklife çok sevindiğini görüyoruz. Joe’nun annesinin bu teklif hakkındaki fikirleri ‘’demek bunca yıl sonra dualarım kabul oldu sonunda tam zamanlı kadrolu bir iş!’’ hepimize ebeveyinlerimizinkilerle bizim isteklerimiz arasındaki çatışma açısından çok tanıdık geliyordur. Bu anlamda çok gerçek bir sahne izliyoruz.
Öğretmenlik işiyle hayalindeki iş arasında kararsızlık yaşayan Joe, eski bir öğrencisinden telefon alır. Onu ünlü bir jazz grubunda çalmak üzere davet etmektedirler. Bunu duyan Joe dünyanın en mutlu insanı olur. Sonunda hayatı boyunca beklediği gün gelmiştir. Ona göre sahneye çıktıktan sonra artık hayatı eskisi gibi olmayacaktır. Bu büyük haberin coşkusunu yaşarken yoldaki rögar kapağının açık olduğunu fark etmez, kanalizasyon deliğine düşer ve ölür. Hayatta en çok beklediği anın gelmesinin ardından hayatının son bulması ironisiyle filmimizin asıl hikayesi başlar.
Gözlerini başka bir formda açan Joe, öteki dünyaya gitmekte olduğunu görür. Fakat bugün hayatının en önemli günüdür ve bugün ölmemelidir oradan kaçmanın bir yolunu bulur ama işler istediği gibi gitmez ve kendini ‘’önceki dünyada’’ bulur. Önceki dünya, ruhların dünyaya hazırlandıkları, kişiliklerin oluştuğu oradan da dünyaya yollandıkları yerdir. Bu sahnenin tasvirini çok beğendiğimi söylemeliyim.Hem işlenilen konu bakımında (kişiliğin oluşmasında determinizm ya da özgür iradenin rolü) hem de görsel açıdan kullanılan renkler(özellikle mavinin ve tonlarının çok baskın olduğunu görüyoruz bu oluşturulmak istenen atmosfere derin ama hafif bir hava katıyor tıpkı ruh gibi) ve iki boyutlu Picasso’yu andıran çizimler oldukça etkileyiciydi.
Dünyaya yollanma şartları arasında ruhlara verilen rozetlerin doldurulması vardır. Bu rozetlerde tamamlanması gereken en zor kısım ‘’spark’’ kısmıdır. Spark, içimizdeki kıvılcımı, yapmaktan tutkulu olduğumuz işi temsil eder. Ruhların kendi kıvılcımlarını bulmaları için onlara daha önce hayatı yaşamış ve başarılı olmuş rehberler atanır. Joe da bu rehberlerden biri sanılır ve ilham vermesi için 22 adında tam bir baş belası olan ruhla görevlendirlir. 22 , binlerce yıldır orada olan ve hayattaki tutkusunu kıvılcımını bulamamış, dünyaya gitmek istemeyen bir ruhtur. Bunu gören Joe, 22 ile iş birliği yapmaya karar verir. 22’ye kıvılcımını bulması konusunda yardım edecek ve rozet tamamlandıktan sonra o rozetle dünyaya Joe gidecektir. Plan kulağa hoş gelse de uygulaması epey zordur çünkü 22’nin deneme odasında(dünyadaki şeyleri denedikleri yer) denemediği şey kalmamıştır ve onu hiçbir şey dünyaya gitme konusunda ikna etmemiştir. Burada değinmek istediğim bir sahne var Joe, 22’ye esinleneceği bir şey bulmasına yardım etmesi açısından kendi hayatından anların gösterildiği bir yere götürür. Burada bütün başarısız olduğu anları gören Joe ‘’hayatım anlamsızmış’’diyor ki buraya tekrar döneceğiz.
22’nin kıvılcımını arayarak bulamayacağını anladıkları zaman alternatif bir yola girerler. 22, Joe’yu ruhsal ve fiziksel algı arasındaki boşluğa götürür (insanların kendini gerçekten bir şeye kaptırdıkları başka bir yerdeymiş gibi hissettiği an) sporcuların, müzisyenlerin, oyuncuların konsantreyken buraya gelmesi gibi. Bunların yanında bir de kayıp ruhlar var kendi kaygılarının kendi takıntılarının esiri olmuş kaybolmuş ruhlar. Ve aslında Moonwind’in de söylediği gibi kayıp ruhlarla o anda kalan ruhlar arasında pek bir fark yok. Tutkulu olduğun işi yaparken anda kalmak keyiflidir fakat bu keyif takıntı haline geldiğinde insanı hayattan kopma noktasına getirir.
Joe, Moonwind’in (bedeni dünyada olup ruhu astral seyahate çıkan bir gezgin) yardımıyla hastanedeki bedenine geri dönen portala girerken yanlışıkla 22’yi de dünyaya getiriyor. Karışıklık bu kadarla da kalmazken bir de 22, Joe’nun bedenine Joe ise bir kedinin bedenine giriyor. Hastaneden kaçan ikili karışıklığı düzeltmek için Moonwind’i tekrar bulmaya çalışıyorlar. Biz bu sahnelerde 22’nin Joe’nun bedeninde hayatı keşfetmesini izliyoruz. 22 sandığının aksine dünyanın o kadar da sıkıcı olmadığını düşünüyor. Yemek yeme, yürüme deneyimlerinden oldukça haz alıyor. Burada iki önemli sahne var bunlardan birincisi filmin en başında gördüğümüz Joe’nun ortaokul müzik sınıfındaki kız öğrenci gelip artık müziği bırakmak istediğini ve Joe’ya dolayısıyla 22’ye (onun bedeninde 22 olduğu için ) trombonu geri vermek istemesi. Kız, 22’ye müziğin aslında okulun da ne kadar zaman kaybı olduğunu ve artık yapmak istemediğini anlatıyor. 22 de onunla aynı fikirde çünkü zaten önceki dünyadaki eğitimi için aynı şeyi düşünyor. Fakat kızın son bir kez trombon çalmak istemesinin ardından aslında kendisinin ne kadar çalmayı sevdiğini görmesi kızın kararında değişikliğe yol açıyor. 22’nin kafası karışıyor, buraya bırakmak için gelen ve her şeyden nefret eden kızın çalmayı sevdiği için bırakmaktan vazgeçmesi onu çok şaşırtıyor.
İkincisi, berber sahnesi. Joe’yu akşamki konserine yetiştirmek isteyen ikili, Joe’nun berberine götürüyorlar. Fakat normalde jazz dışında bir şey konuşmayan Joe yerine 22 ile oradaki insanlar müthiş anlaşıyorlar. Hatta bir yerde berber, 22’ye ‘’seninle jazz dışında bir şey konuşabildiğim için mutluyum dostum’’ diyor yani biz burada Joe’nun ne kadar kendine odaklı ve tek bir amaca bağlı yaşadığını çevresindeki diğer her şeyi bunun arka planına attığını görüyoruz. 22, berbere hep berber mi olmak istediğini hayata berber olmak için mi geldiğini soruyor. Berber ise daha önceleri veteriner olmak istediğini fakat kızı hastalandıktan sonra geçinmek için saç kesmeye başladığını söylüyor. 22 de bunun korkunç bir şey olduğunu onun berberliğe saplanıp kaldığını ve mutsuz olduğunu söylüyor. Berber ise bunun doğru olmadığını şuanki hayatından gayet memnun ve mutlu olduğunu ifade edince 22’nin kafası yaşam hakkında bildikleri açısından iyice karışıyor.
Sonunda ikili Moonwind’i bulmuştur. Ama 22’nin fikri değişmiştir: ‘’ Hep aptalca bir şey olduğunu düşündüm. Ama baksana neler buldum doğrusu hep ben de bi sorun olduğunu düşündüm belki yaşamak için iyi değilim yeterince diye düşündüm ama sen yaşama karşı tutku duymayı amaç edinmeyi öğrettin bana. Gökyüzünü izlemek benim kıvılcımım olabilir ya da yürümek. Yürümek de üstüme yok.’’ Kendi kıvılcımını bulmak için bu kadar yaklaşmışken geri dönmek istemeyen 22 kaçar. 22’nin peşinden gelen Joe onu bulur fakat artık geçtir çünkü Terry(öbür dünyanın saymanı ) Joe’yu ve 22’yi bulup önceki dünyaya götürmüştür. Yalnız bir değişiklik vardır 22’nin binlerce yıldır tamamlanmayan rozetinin kıvılcım kısmı dolmuştur ve dünyaya gitme biletini almıştır. 22 çok şaşırır çünkü kıvılcımının ne olduğunu hala bilmiyordur. Joe ona öfkelenir ve onun bedeni sayesinde olduğunu söyler, tartışırlar ve 22, rozeti Joe’ya atıp ortadan kaybolur. Joe 22’nin rozetiyle dünyaya kendi bedenine geri döner. Akşamki sahnesine yetişir, piyanosuna kavuşur muhteşem bir gösteri deneyimi geçirir. En çok istediği hayali artık gerçek olmuştur.
Performans bitince çıkışta orkestra şefi kadına sırada ne var diye sorduğunda kadın: ‘’Yarın gece geleceğiz ve yeniden çalacağız.’’der. Joe’nun yüzü düşer ve şöyle düşünür hayatım boyunca beklediğim gün bugündü ama farklı hissederim sanmıştım. Kadın bunun üstüne o vurucu hikayeyi anlatır: ‘’Genç bir balık yaşlı bir balığa okyanusu bulmaya çalıştığını söylemiş. Okyanus mu demiş yaşlı balık şuanda içinde yüzüyorsun.Genç balık ise şöyle yanıt vermiş: Bu mu okyanus? Ama bu su. Benim istediğim şey okyanus.’’
Hayatta hepimiz kendimize Joe gibi sınırlar koyuyoruz. Şu işi başardığımda hayatım mükemmel olacak. Üniversiteye başladığımızda, mezun olduğumuzda, işe başladığımızda, terfi aldığımızda hayatımız anlam kazanacak sanıyoruz fakat yanılıyor olabiliriz. Çünkü Joe’nun da sahneye çıkmadan önceki hayatı sandığı gibi anlamsız değildi. Belki de sadece belli şartlar sağlandığında mutlu olabilmek veya tatminkar hissedebilmek, bizi asıl anlamsızlığın ortasına atan ve bundan sonra ne yapacağız diye düşündüren şeydir.
Joe, tek bir hayale saplanıp kaldığından yaşamdaki diğer şeyleri ve aslında yaşamın kendisini ıskaladığının farkına varır ve 22’yi düşünür. Oraya dönüp ona yaşama hakkını vermesi gerektiğine karar verir. Moonwind aracılığıyla onu bulur ama bir sorun vardır. 22 artık kayıp bir ruhtur. Dünyada kalmayı kendi amacını bulmayı beceremediği için kendini yetersiz hissedip kaygıya girmiştir. Joe onu bulup iyileştirir: ‘’Hazır mısın? Gelip yaşamaya’’ diye sorar Joe. 22: ‘’Korkuyorum Joe yeterince iyi değilim ayrıca kıvılcımımı bulamadım’’ der. Joe ise ‘’Hayır buldun, kıvılcımın amacın değildir o son daire yaşamak için gelmeye hazır hale geldiğinde dolar. Bana sorarsan yürümede senin üzerine yok.’’
Yaşamın tek bir amaçtan çok yaşamanın kendisinin bir amaç olduğunu fark eden Joe, 22’yi dünyaya uğurlar ve artık ölüme hazırdır. Ama Jerry(oradaki ruhani varlık) binlerce yıldır dünyaya gitmek istemeyen 22’yi dünyaya götürdüğü için Joe’ya ikinci bir şans verir. Dünyaya geri dönerken Joe’ya ‘’Peki napmayı düşünüyorsun hayatını nasıl geçireceksin?’’ diye sorar. Joe da şu şekilde cevap verir: ‘’Hayatta ne yapmak istediğimden emin değilim ama şunu biliyorum hayattaki her anımın tadını çıkaracağım.’’
Başta da belirttiğim gibi Disney’in çizgisinin dışında bir film olmuş. Diğer Disney filmlerinde bahsedilen en mühim şey arzularının tutkularının peşinden gitmek iken bu filmde kıvılcımımız, arzularımız, hayallerimiz bize hayatı sevdiren şeyler evet ama bunun dışında da büyük küçük bütün detaylarıyla başardığımız, başaramadığımız, denediğimiz, vazgeçtiğimiz veya sadece öylesine yürüdüğümüz anlarla sahip olduğumuz bir yaşam var. Bu anların her birinin değerli olduğunu keyif almak gerektiğini yaşamı bekletmenin anlamsız olduğunu film bize gösteriyor. Hayattaki anlam arayışına başka bir pencere açıyor. Siz de eğer hiç izlemediyseniz bir şans vermek isteyebilirsiniz.
Tepki Ekle