EN ÇOK KENDİMİ YEDİM
Bulimia nervoza genellikle kısa bir süre içinde aşırı yiyecek tüketiminin sık sık tekrarlanması ve kişinin hemen ardından fazla besinlerden ve kalorilerden kurtulmak için kendi kendine kusmak, uzun süre yemek yememek, aşırı egzersiz yapmak, diüretik ve laksatif kullanmak gibi eylemlere ile ilerleyen bir yeme bozukluğu türüdür. Bulumia nervoza ve bağlanma örüntüleri arasındaki ilişki, psikoloji literatüründe geniş çapta incelenen bir konudur. Bugün bu konu hakkındaki görüşlerime değineceğim.
Bulumia Nervoza ve Bağlanma Türleri Arasındaki İlişkinin Varlığı
Bağlanma örüntüleri bireylerin yakın ilişkilerdeki davranışlarını ve duygusal tepkilerini tanımlar. John Bowlby'nin bağlanma kuramı, bebeğin birincil bakım verene duyduğu yakınlık ve güven ihtiyacını vurgular. Bebeğin bu ihtiyacını karşılamak için gösterdiği davranışları bağlanma davranışı olarak adlandırır. Bu davranışlar, bebeğin kendini tehlikelerden korumasını ve güvende hissetmesini sağlar. Bağlanma davranışlarının oluşumu, bebeğin erken yaşta anne veya bakım veren ile kurduğu ilişkiye dayanır. Bu ilişki, bebeğin duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarının tatmin edilmesiyle sağlamlaşır ve bebeğin güvenli bir bağlanma örüntüsü geliştirmesine yol açar.
Bazı araştırmalar, güvenli bağlanma örüntüsüne sahip bireylerin duygusal düzenleme becerilerinin daha gelişmiş olduğunu ve dolayısıyla yeme bozuklukları gibi duygusal düzensizliklerin riskinin azaldığını öne sürmektedir. Öte yandan, kaygılı veya kaçıngan bağlanma örüntülerine sahip bireylerin, duygusal düzensizlikler ve yeme bozuklukları gibi sorunlarla daha fazla karşılaşma eğiliminde oldukları belirtilmektedir.
Bununla birlikte, bulumia nervoza ve bağlanma örüntüleri arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Farklı bağlanma örüntülerinin yeme bozukluklarına olan etkilerini anlamak hem klinik uygulamada hem de terapötik müdahalelerde önemli bir rol oynayabilir.
Şimdi kısaca 4 bağlanma türünden bahsetmek istiyorum;
- Birincil bakım verenin bebeğin ihtiyaçlarına duyarlı bir şekilde yanıt vermesi durumunda, genellikle güvenli bir bağlanma gelişir. Bu tür bir bağlanmaya sahip olan bireyler, yetişkinlik dönemlerinde uzun vadeli, güven dolu, romantik ve sosyal ilişkiler kurma eğilimindedirler. Kendilerine ve başkalarına güven duyarlar, bu da duygusal açıdan zengin ve tatmin edici ilişkiler geliştirmelerini sağlar. Duygularını ifade etmek konusunda genellikle rahat olurlar ve çevrelerindeki insanlara güvenilir bir dünya algısıyla hareket ederler. Bu güven duygusu, kişilerin yaşamlarını daha olumlu ve anlamlı bir şekilde deneyimlemelerine yardımcı olabilir.
- Eğer bakım veren, çocuğa karşı duyarlılık eksikliği olan bir tutum sergilerse, genellikle kaygılı ya da kararsız bağlanma ortaya çıkar. Bu durumda, çocuk bağlandığı kişinin yanından ayrıldığında sakinleşmekte zorlanabilir. Bakım veren geri dönse bile bu kaygılı durum bir süre devam edebilir. Bu tür bağlanmaya sahip olan bireyler, yetişkinlik dönemlerinde genellikle kaygılı ve karşı tarafa bağımlı sosyal ilişkiler kurarlar. Kendilerine değil, karşı tarafa güvenme eğilimindedirler ve bu da ilişkilerindeki dengesizliği artırabilir. Dünya, onlar için belirsizlik ve güvensizlik hissi veren bir yer olarak algılanabilir. Bu durum, kişinin kendi ihtiyaçlarına ve duygularına duyarlı olmayı öğrenmesini engelleyebilir ve sağlıklı ilişkiler kurma yeteneğini olumsuz yönde etkileyebilir.
- Eğer bakım veren, çocuğa karşı mesafeli ve duygusal olarak soğuk bir tutum sergilerse, genellikle kaçıngan bağlanma ortaya çıkar. Bu durumda, çocuk bağlandığı kişinin yanından ayrılsa bile bunun farkına varmaz ve geri döndüğünde tepkisiz kalabilir. Bu tür bağlanmaya sahip olan bireyler, yetişkinlik dönemlerinde ilişki kurmakta zorlanabilirler. Kendilerine güvenirler ve ilişkileri genellikle kendi çıkarları doğrultusunda kurarlar. Duygularını ifade etmekte zorlanabilirler ve sosyal ilişkileri duygusal olarak dengesiz olabilir. Dünya, onlar için güvensiz bir yer olarak algılanabilir. Bu durum, ilişkilerindeki derin bağlantıları ve duygusal tatmini engelleyebilir, çünkü güven eksikliği duygusal açıdan doyurucu ilişkilerin kurulmasını zorlaştırabilir.
- Son bağlanma türü, dağınık (dezorganize) bağlanmadır ve genellikle en sağlıksız olanıdır. Bu durumda, bakım veren kişi genellikle patolojik bir duruma sahiptir, örneğin borderline kişilik bozukluğu, şizofreni veya obsesif-kompulsif bozukluk gibi. Bu bakım veren, çocuk için yakınlık kurulmasını isteyen ancak güven duyulmayan bir figürdür. Çocuk, bakım vereninden ayrıldığında huzursuzlanabilir, ancak geri dönse bile ya sakinleşemez ya da birkaç saniye sonra bakım verenden uzaklaşır. Bu tür bir bağlanmaya sahip olan bireyler, çocukluk dönemlerinde yaşadıkları karmaşık ilişkilerin etkisiyle yetişkinlik döneminde ilişki kurmakta zorlanabilirler. Kendilerine veya başkalarına güvenme konusunda güçlük çekerler ve genellikle dünyayı güvensiz bir yer olarak algılarlar. Bu durum, duygusal ve sosyal ilişkilerde kalıcı bir çekince ve endişe yaratabilir, çünkü güvenin eksikliği ilişkilerin sağlıklı gelişimini engelleyebilir ve dünya ile kurulacak bağlantıları zorlaştırabilir.
Peki, şimdi bağlanma türleri ile yeme bozukluğu arasında nasıl bir ilişki olabilir ona bakalım...
Bowbly’nin kuramına göre güvenli bağlanamayan bebek, bireysel ihtiyaçlarını karşılayamayacaktır ve en temel gereksinimi olan beslenmeyi sürdüremeyecektir. Ve haliyle parmak emme ya da biberon ile bu ihtiyacını gidermeye çalışacaktır. Oral olarak doyuma ulaşamayan bebek birincil bakım verenle duygusal bir ilişki kuramadığı için, başa çıkılamaz düzeyde olan anksiyeteden kurtulmak için bu davranışı ödünleyecektir. Yaşamın ilerleyen dönemlerinde bu alışkanlığı devam edecek ve yeme bozukluğuna sahip olacaktır. Güvensiz bağlanan bireylerde olduğu gibi yeme bozukluğu hastalarında da düşük benlik saygısı, yetersizlik ve işe yaramazlık duyguları gelişebilmektedir ve bu da fikrimi destekler niteliktedir.
Freud’un kuramı ile düşüncelerimi desteklemem gerekirse değineceğim husus; güvensiz bağlanan bebek psikoseksüel kurama göre oral dönemde fiksasyon yaşayacak ve gelecek dönemlerde bağımlılığa ve okb’ye yatkın, kontrolcü ve kıskanç bir kişiliğe sahip olacaktır. (Oral dönem, bu kuramda bireyin doğumdan yaklaşık 1 yaşına kadar olan dönemini ifade eder ve bu dönemde beslenme ve ağız yoluyla tatmin önemlidir.) En kolay ulaşılabilir şey olan besinlerle ilişkisi sağlıksız olacak ve kişi kendini kusturarak aslında kendi kendine her şeyin kontrolünü sağlayabildiği hissini yaşamaktan zevk alacaktır.
Tepki Ekle