FANATİZM: NEDEN AŞIRI BAĞLANIYORUZ?
Bir kişinin bir takıma, bir ideolojiye, ünlü bir kişiye veya bir nesneye aşırı tutkuyla bağlanması, benimsemesi fanatikliktir. İnsanların maçlara duyduğu ilgi bazen de hayatlarının merkezine, aşırı sevip benimsedikleri şeyleri almaları dışarıdan bakınca merak uyandırabilir. Günlük yaşamımda insanların bu kadar bağlı olup hayatlarına ona göre şekil vermelerini hep merak etmişimdir. İnsanların bunu tercih etmesinin ardındaki psikolojik nedenler nedir? Birlikte bu soruyu psikoloji perspektifinden inceleyelim.
Fanatiklik temel olarak kişinin bağlanma stiliyle, kimlik oluşum sürecinde neler yaşadığıyla ve sosyal statü olarak kendini nerede gördüğü ile ilişkilendirilebilir. Daha da yakından inceleyecek olursak; kişinin bebekliğinden itibaren kurmuş olduğu bağlanma stili tüm geleceğini etkiler. Dolayısıyla fanatiklik neden oluşur sorusunun cevabını burada bulabiliriz. Kısaca bağlanma stillerini hatırlayacak olursak; güvenli bağlanma, güvensiz bağlanma, kaygılı bağlanma, kaçıngan bağlanmadır. Kaygılı bağlanmaya sahip bireyler yakınlık hissetmek isterler ve onaylanma ihtiyacı duyarlar. Terk edilme duygusunu yaşamaktan korktuklarından bir ideolojiye, takıma veya bir ünlüye duyulan bağlılıkla birlikte kendilerini tanımlamış hayatlarının merkezine almış olabilirler. Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler duygusal mesafe ve kontrole önem verdiklerinden kendilerince “daha güvenli” olarak tanımlayabilecekleri insanlar yerine bir takıma, ideolojiye fanatiklik edebilirler, ek olarak dışsal kimlik arayışında olan bireyler kendilerini fanatiklik üzerinden tanımlayabilirler. Güvensiz bağlanma stilinde olan bireyler ise kurdukları bağlar genellikle tutarsız, korku ve yakınlık çelişkisi barındırdığından bireyler sabit ve her zaman orada olacak bir bağ arayışına girip yine olduğu gibi bir takım, ideoloji veya ünlü bir kişiye olan bağımlılığı ile bunu karşılayabilir.
İkinci sebep olarak sayılabilecek kimlik arayışı ise kişinin bir gruba ait hissetme ihtiyacından ya da bir kişiyle kendini özdeşleştirip kendisi ile ortak noktalar bulup hayatında ilham alabileceği ya da hayatının bir kısmını değiştirebileceği düşüncelerine sahip olmaya itebilir. Bir gruba ait hissetme ihtiyacı sosyal bir varlık olan insan için çok doğal ve evrensel olarak ihtiyaçtan süregelir. Aidiyetlik hissiyatı kişinin kendini güvende ve güçlü olarak hissetmesi açısından önemlidir. Fakat her durumda olduğu gibi eğer bu aidiyetlik hissi de fazla olur ise fanatiklik durumuna girebilir ve o kişinin hayatının merkezinde büyük bir yer kaplayabilir. Kimlik arayışı bir süreçtir ve genellikle ergenlik dönemlerinde çok daha yoğun süregelir.
Son olarak değinmek istediğim sebep ise sosyal statü olarak bireyin kendisini grup içerisinde nereye koyduğu ile ilgilidir. Kişinin kendisini tanımlarken bireysellik yerine grup özelliklerine daha çok vurgu yaparak bahsetmesi fanatikliği işaret eden göstergelerden biridir. Ben yerine “biz” vurgusunun aşırılaşması bireyi ait hissettiği topluluk için abartılı tepkiler, davranışlar göstermeye itebilir.
Özetle, fanatiklik, bireyin aidiyet arayışının ve bağlanma biçimlerinin aşırıya kaçmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Bağlanma stillerindeki dengesizlikler bireyin aşırı bağlılık geliştirmesine yol açabilir. Her birey insani ihtiyaçlarından dolayı hayatında bir denge arayışındadır; bazen bu dengeyi bulmaya çalışırken bazı durumları fazla kendi hayatımızda benimseyip merkezimize koyduğumuzda ayarını kaçırabiliyor olmamız da normaldir. Ancak bu dengenin kaybolması, bireyin hayatında olumsuz sonuçlar doğurabilir. Fanatiklik, fiziksel ya da psikolojik şiddete varan aşırılıklara dönüşmemeli, sağlıklı bir aidiyet duygusu korunmalıdır.
Referanslar
https://mirrorofwords.com/wp-content/uploads/2023/11/Fanatizm.webp
Tepki Ekle