HABİL İLE KABİL MİTİNE PSİKOLOJİK BİR BAKIŞ
Habil ile Kabil miti, çeşitli kültür ve dinlerde farklılık göstermekle birlikte yüzyıllardır bir bir hikayedir ve genellikle insanlığın erken dönemlerindeki ilk kardeş cinayetini anlatır.
Mit, Yahudi, Hristiyan ve İslam geleneklerinde yer aldığı gibi ve her dinde farklı detaylarla anlatılır, ancak temel unsurlar genellikle aynı kalır. Bazı modern yazarlar, bu mitin sadece Âdem'in oğulları arasındaki bir çatışmayı değil, daha derin ve sembolik anlamlar taşıdığını savunmaktadır. Bazılarına göre, Habil ve Kabil'in hikayesi, insanlık tarihinin geçiş dönemlerinden birinde ortaya çıkmış sembolik bir öyküdür. Bu yorumcular, Habil'in çiftçi, Kabil'in ise avcı olarak temsil edilmesini, yerleşik yaşam tarzına geçiş ve avcı-toplayıcı kültürler arasındaki potansiyel çatışmaların sembolü olarak görürler. Bu bakış açısına göre, Habil ile Kabil arasındaki çatışma, insanlığın yeni ekonomik ve sosyal düzenlerine uyum sağlama sürecinde yaşanan zorlukları yansıtmaktadır.
Temel Öykü
Habil ile Kabil'in hikayesi, Adem ve Havva'nın çocukları oldukları ve Tanrı’nın verdiği birer kurban sunmaları gerektiği inancına dayanır. Kabil, toprak ürünleriyle yapılan bir şey getirirken, Habil ise koyunlarından birini sunar. Tanrı, Habil'in verdiğini kabul ederken, Kabil'inkini reddeder. Kabil, bu durumu kıskançlık ve öfkeyle karşılar ve sonunda kardeşini öldürür.
Habil ile Kabil mitini Freud'un perspektifinden açıklamaya çalışacağım;
1. İd, Ego ve Süperego
Freud'a göre insan zihni üç bölümden oluşur: İd, Ego ve Süperego. İd, içgüdülerin ve temel arzuların kaynağıdır. Ego, gerçeklik ilkesine dayanarak İd'in isteklerini uygun şekilde tatmin etmeye çalışır. Süperego ise ahlaki değerlerin, normların ve toplumsal beklentilerin temsilcisidir.
Habil ile Kabil mitinde, Kabil'in karakteri genellikle İd tarafından yönlendirilen bir figür olarak görülür. Onun kıskançlık ve öfke duyguları, İd'in kontrolsüz arzularını ve doğal olarak ortaya çıkan saldırgan eğilimleri ifade eder. Habil ise daha çok Ego ve Süperego tarafından yönlendirilmiş bir karakter olarak kabul edilebilir. İd'in isteklerini kontrol altında tutma ve toplumsal normlara uygun davranma çabası içerisindedir.
2. Kardeş Kıskançlığı ve Oedipus Kompleksi
Freud'un Oedipus kompleksi teorisi, çocukların ebeveynleriyle olan ilişkilerinde kıskançlık ve rekabet duygularından bahseder. Kabil'in Habil'e duyduğu kıskançlık ve sonrasında onu öldürmesi, bu kompleksin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
3. Bilinçaltı ve İçsel Çatışmalar
Freud'a göre, insan davranışlarının ve duygularının bir kısmı bilinçaltından kaynaklanır. Kabil'in içsel çatışmaları, bilinçdışı arzularıyla bilinçli eylemleri arasındaki mücadele olarak yorumlanabilir. Bilinçdışı kıskançlık ve öfke duyguları, sonucunda kardeşinin katili olur.
Tepki Ekle