'Issız Adam' Film Analizi
2008 yılında vizyona giren yönetmen koltuğunda Çağan Irmak’ın oturduğu Issız Adam filmi vizyona girdiği günden itibaren pek çok tartışmaya konu olmuştur. Modern dünya ve gelenekselciliğin çatışmasına konu edinen filmde aynı zamanda kalabalıklar içinde yalnız olmak ve insan ilişkileri farklı açılardan ele alınmıştır. Şimdi gelin birlikte olay örgüsüne ve filmin baş karakterleri olan Alper ve Ada’nın iç dünyalarına psikoloji perspektifinden ufak bir göz atalım.
‘’Biliyorum sevgilim. Hiç kimse yok, olmayacak. Başkalarının çocuklarını, hayatlarını, bedenlerini ödünç alacaksın. Geri vermek üzere… Ve hep ıssız kalacaksın.’’
Filmi ve karakterleri analiz etmeden önce olay örgüsünden kısaca bahsedelim.
Alper, kendi restoranı olan başarılı bir aşçıdır. Plaklara çok düşkündür. Zaten Ada ile tanışması da bu düşkünlüğü sayesinde olmuştur. Alper düzenli ve uzun bir ilişkidense tek gecelik ilişkiler yaşamayı tercih eden ve bu ilişkilerinde sadistik zevkleri olan biridir. Ada ise kendine ait bir kostüm dükkânı olan ; mütevazı, sakin ve yaşanmışlıkları önemseyen bir kadındır.
İkili Alper’in plak ve Ada’nın ise ikinci el kitap almak için girdiği bir sahafta tanışmışlardır. İlk görüşte Ada’dan hoşlanan Alper bir süre Ada’yı etkilemek için çeşitli yollar denemiştir. Ada geçmiş yaşantılarından ötürü erkeklerden kendini korumaya çalışırken Alper’in ilgisiyle birlikte çok geçmeden ikili bir ilişkiye başlamıştır. Yukarıda bahsettiğim gibi Alper çapkın ve birine bağlanmaktan uzak duran bir adamken Ada doğru insanı bulmak ve uzun bir ilişki yaşamak istemektedir. Bu zıt isteklere rağmen ikilinin ilişkisi gayet iyi gitmekteyken Alper’in annesinin gelişiyle birlikte ilişkilerinin üzerindeki toz pembe bulut yerini kara bir buluta bırakmıştır.
Alper’in annesinin gelişi filmin en önemli kırılma noktasıydı. Alper ailesiyle kırsalda yaşayan alt sosyoekonomik düzeyden bir bireyken şehirde kendi restoranını açarak üst sosyoekonomik düzeye geçmiştir. Ailesiyle olan iletişimi oldukça zayıftır. Annesinin şehir hayatının kolaylığına verdiği tepkiler, kıyafetleri ve konuşmaları Alper’in tercih ettiği modern hayattan çok uzaktır. Aynı zamanda Alper yalnız olmayı seven, evinde nostaljik şarkıları dinleyen biridir. Buradan anladığımız kadarıyla Alper geleneksel yaşam ve modern yaşam arasında sıkışıp kalmıştır. Ada ise yaşanmışlıkları, geçmişi önemseyen ama şehirdeki modern hayata da kolaylıkla uyum sağlayabilmiş biridir. Annesi Alper’e geçmiş yaşamı hatırlattığı için Alper annesinin etrafında olmasından mutsuzdur. Ada için herhangi bir sorun yoktur hatta Müzeyyen hanımla zaman geçirmekten oldukça keyif almıştır. Müzeyyen hanım Ada’nın oğlunu mutlu edecek kişi olduğunu belirtmekte ve Alper’e sürekli Ada’yı kaybetmemesini tembihlemektedir. Ada ile sohbetinde Alper’in küçüklüğünden beri sevgisini belli etmeyen, kendi içine kapanık biri olduğunu söylemiştir. Ada Alper’in içine kapanık ve ilişkiden korkan yapısının farkındadır. Alper’i korkutmamak için ilişkilerinde hep yavaş ilerleyen, dikkatli davranan taraftır. Hatta öyle ki Alper’i ürkütmemek için onu sevdiğini söylemekten çekinmiş ve yalnızca Alper sarhoşken söyleyebilmiştir. Müzeyyen hanımın gidişiyle birlikte Alper Ada’yı da hayatından çıkarmış ve ilk başlardaki yalnızlığına geri dönmekten oldukça zevk almıştır. Ancak zaman ilerledikçe pişman olmuş Ada’ya ulaşmak istemiş ancak başarılı olmamıştır. Alper biriyle yakın olmak ve kendi dünyasında yalnız olmak arasında kalmış ancak sonunda kendi dünyasını tercih etmişti. Orası onun güvenli alanıydı. Onun deyimiyle ‘kanındaki zehir’ olan bu yalnızlık düşkünlüğü onu Ada’dan uzaklaştırmıştı. Ada aslında ilk tanıştıklarında Alper’in kendisini üzeceğini, eski ilişkisinde yaşadıklarının aynısını yaşayacağını tahmin etmişti. Ama Ada’nın Alper’e olan sevgisi korkularına bir duvar örmüştü. Alper’in ayrılmak istediğini öğrendiği anda o duvar kendi üzerine yıkılmıştı. Alper’ e sorduğu’ madem bırakacaktın neden peşimde koştun ki?’ sorusu da Alper’in yakın ilişkilerindeki tutum ve davranışlarını özetleyen bir soruydu aslında. Filmin son sahnesinde yıllar sonra karşılaşan iki eski sevgilinin birbirlerine söylemek istediği çok şey varken ikisi de mutluluk maskeleri takmıştı. Bu bağlamda baktığımızda filmin son sahnesini izlerken herkesin aklında ‘acaba Ada Alper’i değiştirmek için çabalasa bir şeyler değişir miydi’ sorusu oluşmuştu. Bu soruyu cevaplamadan önce Alper’in ilişkilerdeki kaçıngan tutumunu yorumlamak istiyorum.
Alper tek gecelik ilişkiler tercih ederek, uzun ilişkilerden uzak durmaktaydı. Kimsenin kendi dünyasına girmesini ve başkasının dünyasının bir parçası olmak istemiyordu. Kalabalık ortamlarda bulunmaktan hoşlanmıyordu. Ayrıca annesi onun küçüklükten beri içine kapanık bir yapısı olduğunu ve birine sevdiğini göstermekten kaçınan biri olduğunu söylemişti. Bu bilgiler ışığında aklımıza psikolojide bağlanma kuramı gelmekte.
Kaçıngan bağlanma: Bağlanma kelimesiyle yaşamın erken yıllarında bakım veren ile birey arasında kurulan ilişki kastedilmektedir. Erken yıllarda kurulan bu ilişki bireyin yetişkinlik yıllarında kuracağı ilişkilere de yansıyabilmektedir. Bağlanma 4 ayrı türe ayrılsa da bu yazıda yalnızca kaçıngan bağlanma türünü ele alacağız.
Kaçıngan bağlanan bireyler başkalarıyla duygusal anlamda yakınlık kurmakta zorlanır. Bu kişilerin yakın ilişkiler hakkında karmaşık duygu ve düşünceleri vardır. Bir yandan duygusal yakınlık kurma isteği içindeyken, bir yandan da bu yakınlık onları korkutur. Partnerleri ve kendileri hakkında olumsuz inançlara sahiptirler. Genellikle kendilerini değer verilmeye layık görmezler ve partnerlerine güvenmezler. Partnerlerinden daha az duygusal yakınlık bekler ve çoğunlukla duygularını bastırmayı ve saklamayı tercih ederler.
Ebeveyni ile küçükken yaşadıkları hakkında net bir bilgiye sahip olamasak da annesinin anlattıkları ve Alper’in davranışları bize kaçıngan bağlanma stiline sahip olduğunu düşündürmektedir.
Genel olarak özetler ve yukarda sorduğumuz soruyu cevaplarsak Alper yaşamının çok erken yıllarında ya da ileriki yıllarında yaşadıkları ve hissettiklerini yetişkinlik yıllarında da cebinde taşımış ve kurduğu sosyal ilişkilere de bu durum yansımıştı. Modern dünyada kendine yer bulmak isterken geçmişe sevgisi de onun içinde bir yerlerdeydi. İlişkilerden ve dünyasının karışmasından korkan Alper çareyi Ada’yı hayatından çıkarmakta bulmuştu. Filmin sonunda Alper aslında bunun bir çözüm olmadığını sevginin ve ilişkinin kıymetini görmüştü ancak artık çok geçti. Ada evlenmişti. Onların yolları artık apayrıydı. Alper’in korkuları ve yenemediği düşünceleri ondan Ada’yı almıştı. O artık ıssız bir adamdı. Kendi iç dünyasında yalnızdı. Adası gitmişti. Yaşanmamışlıkların pişmanlığıyla yaşamaktaydı.
Tepki Ekle