MASUMİYET HAPSİ: TÜRKİYE'DE ÇOCUK EVLİLİKLERİ

Çocuk evlilikleri, evlilik için gerekli fizyolojik ve psikolojik koşulları henüz sağlayamayan, evliliğin ve çocuk sahibi olmanın sorumluluğunu kaldıramayacak 18 yaş altı bireylerin evlenmesi durumudur. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde 18 yaş altı herkes çocuk olarak kabul edilir. Aynı zamanda psikolojik açıdan bakıldığında yaklaşık 9-11 yaştan 20’li yaşlara kadar bireyler ergen olarak kabul edilir. Bunların sonucunda çocuk evliliğinin insan haklarını suistimal eden bir uygulama olduğu söylenebilir ve bu durum çocuk istismarı olarak kabul edilebilir.

Eylül 19, 2024 - 19:24
Eylül 23, 2024 - 16:25
 0  30
MASUMİYET HAPSİ: TÜRKİYE'DE ÇOCUK EVLİLİKLERİ
MASUMİYET HAPSİ: TÜRKİYE'DE ÇOCUK EVLİLİKLERİ

Çocuk gelinlerin var olmasının birden fazla sebebi vardır. Ailevi nedenleri sayarsak: ailenin sosyoekonomik düzeyi, aile içi şiddet ve huzursuzluk, ailede evlilik ile ilgili kabuller ve kalıp yargılar, dini inançlar ve cinsiyetçi bakış açısı bunlardan bazılarıdır. Psikolojik olarak hala ergen kabul edilen çocuklar flört ettiklerinde toplum tarafından “ayıp, günah” yakıştırmaları yapılabilir ve bu durum ergenlerde stres, baskı ve kaygı gibi duygular oluşturur. Toplum tarafından onaylanmanın en önemli şey olduğu bu çağda toplumdan kabul göremeyen ergen, evliliği bir çözüm olarak görür. Yaşı resmi nikaha yetmeyen çocuklara ya dini nikah kıyılır ya da 16 yaşını geçmişse anne/baba/vasi aracılığı ile resmi nikah gerçekleştirilir ve toplumun birlikteliği kabul ettiği şekilde yaşamaya başlarlar. Bu evliliklerde genelde düğün törenleri de yapılır ve bu, evliliğin aile tarafından da onaylandığının bir göstergesi olur.

Herhangi bir problem yokmuşçasına ilerleyen bu süreçlerin ailevi olmayan sebepleri de konunun anlaşılması açısından önemli bir yer tutar. Aşk, huzur arayışı, baskıdan kaçmak gibi farklı nedenlerle evlenen insanları ilerde daha büyük problemler bekler. Henüz çocukken rolleri eşe dönen bireyler çocukluklarını yaşayamaz ve eğitimlerini sonlandırmak zorunda kalırlar. Ataerkil düzende yaşayan erkekler ekonomik baskı, fırsatların kısıtlanması ve erkenden üstüne yapışan yetişkin rolünün altına girmekte, aynı zamanda anne ve babasından psikolojik şiddete maruz kalmaktadırlar. Ev geçindiren bir yetişkin ve anne baba sözü dinleyen bir çocuk arasında kimlik arayışında kaybolurlar.

Kadınlarda ise durum daha farklı ilerler. Maddi yük olarak görülüp başlık parası için evlendirilen kızlar, kent yaşamından ve başka yaşamlardan habersiz şekilde hayatlarına devam ederler. Kadınlarda erken hamilelik, sosyal izolasyon, kariyer fırsatlarının engellenmesi gibi sonuçlara sebep olan bu durum bireyin psikolojisi bakımından son derece olumsuzdur. Özellikle “namusun temizlenmesi” adı altında tecavüze uğrayıp tecavüzcüsüyle ya da başka biriyle aniden evlendirilen kadınların psikolojik olarak çok kötü etkilendiğini söyleyebiliriz. Çoğunlukla evlendirildiklerinden beri eşi ve eşinin ailesinden fiziksel ve duygusal şiddet ve istismara maruz kalan kadınlar, maruz kaldıkları toplum baskısıyla erken yaşta evlendikleri için ilerleyen yaşlarda pişmanlık duyarlar. Ataerkil çevre yapısında söylenen “Evlensin de yerini bulsun”, “Kız beşikte çeyiz sandıkta”, “Erken evlenen döl alır, erken kalkan yol alır”, “Kadının yeri kocasının yanıdır” gibi sözlerle büyüyen çocuk gelinler yine bu toplumda karar verici olan kişiler yani baba ya da başka bir erkek aile büyüğünün evliliği onaylaması ile evlenirler. Evlendikleri kişiler genelde kendilerinden yaşça büyük ve deneyimli olan kadınlar, eşleri karşısında korunmaya muhtaç, zayıf ve güçsüz konumda olurlar. Cinsel bilgi bakımından da yetersiz olan kadınlar cinsel sorunlar, korunmayı bilmediği için istenmeyen gebelik ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar yaşarlar. Daha kendisi çocukken hamile kalan kadınlarda anne-çocuk ölüm riski ve düşük-ölü doğum oranı yetişkinlere göre daha fazladır. Kansızlık, hipertansiyon ve kanamalar görülür. Evliliğin gösterişi ve geline olan özel ilgi yüzünden daha öncesinde güzel gözüken evlilik yine toplum tarafından söylenen “Evli kadın sokakta gezmez” gibi kalıplarla çocuk gelini dünyadan soyutlar, depresif belirtiler yaşamasına ve eşine bağımlı olmasına sebep olur. Bu durum şarkılara bile konu olmuştur: “Varmadan sekizine/ Ergin oldu Ünzile/ Hem çocuk hem de kadın/ 12’sinde ana/ Bir gül gibi al ve narin/ Bir su gibi saydam ve sakin/ Susar kadın Ünzile”.

Haberlerde çocuk evlilikleriyle ilgili aktarımlar da doğru şekilde yapılmamaktadır. “15’inde evlendi, 22’sinde kara toprağa girdi” şeklinde anlatılan haberlerde sanki evlilikler çocukların kendi isteğiyle gerçekleşmiş gibi tekil ifadeler kullanılmaktadır. Oranlara bakıldığında erkekler genelde sevdiği kadınlarla, kadınlar ise aile önerisiyle çocuk yaşta evlenmektedirler; bu da tek başına bireyin değil onun çevresinin de bu durumda sorumluluğu olduğunu gösterir.

Çocuk evliliklerinde ilerleyen yaşlarda iki tarafa da bir şansları daha olsa erken yaşta evlenip evlenmeyeceği sorulduğunda çoğunlukla cevabın olumsuz olduğu görülmüştür. Yaşın ilerlemesiyle beraber bireylerin partnerlerinden beklentileri netleşir. Bu beklentileri karşılamayan eşler olduğunda da huzursuzluk, aile içi şiddet ve boşanma gibi sonuçlar ortaya çıkabilir. Aynı zamanda erken yaşta evlenip eğitimini tamamlayamamış bireyler gelecek nesle de iyi bir eğitim veremezler. Özellikle bireylerin kendi aileleri de çocuk yaşta evlenmeyi normal gördüğü için bu ortamda büyüyen çocuklar da bunun normal olduğu yanılgısını yaşarlar ve çocuk yaşta evlenme olasılıkları yüksek olur.

Türkiye’de UNICEF ile birlikte yapılan “Haydi Kızlar Okula!”, “Baba Beni Okula Gönder” gibi projelerle çocukları eğitime kazandırmak amaçlanmaktadır fakat bunlar yeterli gelmemektedir. Resmi olmadığı için takibi yapılamayan çocuk evlilikleri başka yöntemlerle takip edilip önlenmeli, çocukların eğitimleri daha çok teşvik edilmelidir. Çocuklara verilen eğitimlerde çocuk evliliği kavramı ve bunun sonuçlarının sanılanın aksine bir sürü olumsuzluk barındırdığı anlatılmalı ve böylece çocuk evliliği oranları bir nebze de olsa azaltılmalıdır.

 

Kaynakça

Acar Ağar, B., Durmuş, E. & Çelik, M. (2024). Eğitsel, Sosyal ve Psikolojik Bir Sorun: Çocuk Evliliklerde “Gelin” ve “Damat” Olmak. Academia Eğitim Araştırmaları Dergisi, 9(1), 34-36.

Boran, P., Gökçay, G., Devecioğlu, E. & Eren, T. (2013). Çocuk gelinler. Marmara Medical Journal, 26(2), 58-62.

Duman, N. & Coşkun, B. N. (2019). “Çocuk Yaşta Evlilik” ya da “Çocuk Gelin” Olgusuna Psikososyal Bir Bakış. Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Dergisi, 4(2), 267-276.

Kaynak Malatyalı, M. (2014). Türkiye’de ‘Çocuk Gelin’ Sorunu. Nesne Psikoloji Dergisi, 27-38.

Tepki Ekle

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Selin Ülküden Merhaba, ben Selin. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümü öğrencisiyim. Kendimi geliştirmek için yaptığım birçok şeyden biri olarak burada hem Türkçe hem İngilizce olarak makaleler yazıyorum.