MELANIE KLEIN-HASET VE ŞÜKRAN ADLI KİTAP ÜZERİNE KISA BIR YAZI

Haset ve Şükran adlı kitabın kısa çaplı bir analizini yaptığım ve Klein ile Freud'un düşüncelerini karşılaştırmalı olarak ele aldığım bir yazıyı okumaktasınız.

Temmuz 1, 2024 - 14:23
Temmuz 13, 2024 - 18:44
 0  27
MELANIE KLEIN-HASET VE ŞÜKRAN ADLI KİTAP ÜZERİNE KISA BIR YAZI
MELANIE KLEIN-HASET VE ŞÜKRAN ADLI KİTAP ÜZERİNE KISA BIR YAZI
MELANIE KLEIN-HASET VE ŞÜKRAN ADLI KİTAP ÜZERİNE KISA BIR YAZI

Kitap içeriğinde sıklıkla geçen ve üzerine konuşacağım kavramlar

  • İçselleştirilmiş nesneler (içe yansıtılmış nesneler) 

  • Özdeşleşmeler 

  • Erken fantezi oluşumları  

  • Savunma mekanizmaları  

  • İyi meme, kötü meme 

Freud ve Klein’in dürtü üzerine görüşleri

Freuda göre dürtülerin kökeni haz ilkesine dayanır ve dürtü tatminini sağlayan nesne kökensel olarak önem taşımaz. Dürtü ve nesne arasında hiçbir içsel veya özsel bağ yoktur. Dürtü nesnesi yalnızca tekrarlayan deneyimler sayesinde özel ve simgesel bir anlam elde eder, der. Oysa Kleine göre dürtü evrimle gelen içsel nesnelere bağlıdır. Ayrıca dürtü yerine içgüdü kavramını kullanmıştır. 

Freuda göre üst ben oluşumu dışsal, toplumsal, ebevynsel yasaklara bağlanırken, Klein de bu süreç nesne ilişkilerinin gelişmelerinin bir sonucu olarak ifade bulur.  

a) İçselleştirilmiş nesneler (içe yansıtılmış nesneler) nedir? 

Klein'e göre, içsel nesne kavramı, özellikle çocukluk dönemindeki ilişkilerden türetilen ve bireyin duygusal dünyasını şekillendiren bir kavramdır. İçsel nesne, bireyin dış dünyayla ilişkilerinde deneyimlediği kişilerin iç dünyada oluşturduğu temsillerdir. Bu temsiller, duygusal gelişim üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. 

Son olarak, içsel nesne, savunma mekanizmalarının bir sonucu olarak "tamamen iyi" ve "tamamen kötü" biçimindeki nesne parçalarına bölünebilir. Bu, bireyin içsel çatışmalarını yönetme ve duygusal deneyimlerini düzenleme şekillerinden biridir. Bu bölünme, içsel nesnenin karmaşık ve çelişkili niteliklerini yansıtır. 

Klein'in kuramında, nesnenin deneyimlenişi, somut iç nesneden nesnenin daha soyut ve sembolik hale evrilmesiyle gelişir. Bu gelişme sırasında, iç nesne dış nesneye benzemeye başlar ve her ikisi de daha gerçekçi hale gelir. En önemlisi de psikolojik gelişim iki farklı kendilik ve nesne ilişkisine bölünmüştür. Birincisi, bölünmüş nesne (ve kendilik) parçaları ile karakterize edilen paranoid-şizoid konumdur. İkincisi, çifte değerliliği (aynı nesneye karşı sevgi ve nefret hissetmeyi) yeteneğiyle ve nesnenin iyi ve kötü yönlerinin bütün bir nesnede bütünleştirilmesiyle karakterize olan depresif konumdur.  Psikopatoloji, paranoid-şizoid konumun ya da depresif konumun çeşitli özelliklerini ve bunlardaki fiksasyonu gösterir. Çocuğun dünyayı kesin hatlarla bölerek iyi e kötü olarak algılaması kendi içgüdüsel yapılanmasından gelir. İyi nesneye sevgiyi verirken kötü saldırganlığı verir. Nesneler bütünsel olarak değil iyi ve kötü nesneler haline bölünerek yaşantılanır ve bu döneme kısmı nesne ilişkisi denir. Klein'a göre suçluluk duyguları ve vicdan cezalandırılma korkularından gelmez. Saldırganlığın yöneldiği nesnenin aynı zamanda sevgi nesnesi olmasından türer. Yani çift değerlik insanın ulaştığı en yüksek düzeydir.

Savunma mekanizmaları 

İlk kez Ferenczi tarafından kullanılan içe yansıtma (introjection) Freud tarafından da netlik kazanmış bir kavramdır. Freud'a göre nesne kaybı karşısında yaşanan bir savunma iken Kleine göre içe yansıtma oral dönemdeki iç güdüsel faaliyetin ruhsal bir temsili olmakla birlikte bu savunma iç dünya karşısındaki kaygı ile de çalışır. Hem Freud hem de Klein varoluşun doğuştan kötü olduğunu ve saldırgan nesnelerle dolu olduğunu söyler. Klein bu kötülüğü iyiyle yer değiştirmesi gerektiğini, beni ve içsel iyi nesneleri korumaya yönelik bir savunma yaşanmasını savunur. 

Fantezi

Klein'e göre ''bilinçdışı fantezi’’ tüm ruhsal süreçleri temellendirir ve ruhsal işlevselliğe eşlik eder. Oysa Freud fantezinin dışsal bir engellemeyi, hayal kırıklarını telafi etmeye yönelik olduğunu söyler.  

İyi meme ve kötü meme ile paranid-şizoid depresif konum ilişkisi

Bebek anne kavramını yalnızca beslenme ile ilişkilendirir ve bu ilişki bebeğin kontrolü altında olmadığı için anksiyete doğurur. Annenin yani memenin bebeğe gelmesi ne kadar rahatlatıcı, doyurucu, sevgi, minnet ve şükran hissi uyandırırken, yokluğu/kaybı da açlık, öfke, korku,skançlık ve haset duygularını tetikler. 

Paranoid-şizoid dönemde, bebek haset gibi duygularla baş edebilmek ve ihtiyaçlarına karşılık verebilen bir anneye sahip olabilmek için, zihninde bu iki ambivalan deneyimi “iyi meme” ve “kötü meme” olarak ayrıştırır. Kötü memeye yönelik yıkıcı ve kötü hisler duyarken iyi memeyi ise yüceltir. Nesneleri bölme (splitting)  savunma mekanizmasıyla “iyi” ve “kötü” olarak ayrıştırdığında, tamamen iyi bir anneye sahip olabilir ve yaşadığı bu anksiyeteden bir süreliğine kurtulabilir. Sağlıklı gelişim sürecinde, bir süre sonra bu keskin ayrım ortadan kalkar ve bebek, dünyayı tamamen iyi veya tamamen kötü olarak değerlendirmeyi bırakır. Artık her iki durumun da aslında annesine ait olduğunu, zaman zaman eksiklik veya korku hissedebileceğini, bazen ise zevk ve keyifli deneyimler yaşayabileceğini kabul etmeye başlar. Hem annedeki hem kendindeki kötü yanla tanışmak, bazı korkuları da beraberinde getirir. Bebeklerin içinden geçtiği bu ikinci sürece ise “depresif dönem” adı verilir. 

Tepki Ekle

like

dislike

love

funny

angry

sad

wow

Necla Kayasandık Ben Necla. Psikoloji 3. sınıf öğrencisiyim. Psikanaliz ve Jung hakkında okumalar yapmayı seviyorum.