Seninle Başlamadı-Mark Wolynn
Doğduğumuz ve büyüdüğümüz yer ve bu yerin kültürü, tanıştığımız insanlar, yaşadığımız olaylardan etkileniriz. Ebeveynlerimizin bizi yetiştiriş şekli hayata bakış açımızı ve davranışlarımızı şekillendirir. Peki konu ebeveynlerimizin bize aktardıklarından daha büyükse? Aktarmadıkları da bizi etkiliyorsa? “Her geçen gün anneannene benziyorsun!”tepkisine benzer bir cümle duydunuz mu hiç? Belki gerçekten anneannenize düşündüğünüzden daha çok benziyorsunuzdur. Babaanneniz veya dedenizin, annenizin veya babanızın yaşadığı olayları, bunların benzerlerini yaşayabilirsiniz. Onların ne yaşadığınızı bilmeseniz de bilinçaltınız garip bir şekilde kalıtım yoluyla bunları kodlayıp size aktarabiliyor. Bir nevi kopyala yapıştır usulü ile nesilden nesile aktarım oluyor.
Amerikan Psikiyatri Derneğinin (APA) tanımlamasına göre (2013), “Travma bireyin gerçek ya da algılanan bir ölüm ya da yaralanma içeren, ya da kendisinin veya başkalarının fiziksel bütünlüğüne tehdit oluşturan olay veya olaylar yaşaması, tanık olmasıdır. Bireyin verdiği tepkiler yoğun korku, çaresizlik, tehdit veya dehşet içerir” (Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders Dsm-5, s.146). Aynı travmayı yaşayan insanlar birbirinden farklı şekillerde tepki verebilirler. Her birey farklı savunma mekanizmaları geliştirir. Her birey travmayı kendi duyguları ve gözlemleriyle deneyimler. Tam olarak bu noktada, “Seninle Başlamadı” kitabı travmaların bireysel olduğu kadar kalıtsal olduğunu da anlatır. Anne karnındaki ilk vaktimizden doğum anına kadar annemizin ve babamızın yaşadığı travma ve stres epigenetik yollarla bize aktarılır. Öncelikle epigenetik nedir bunu incelemek gerekir. Epigenetik genetik kodu yani DNA baz dizilimini değiştirmeksizin, gen ifadesinde uzun süreli değişikliklere yol açan farklı süreçleri ifade etmekte kullanılan bir terimdir (Delcuve ve ark. 2009). Bu genler vücuttaki tüm proteinlerin sentezini denetleyerek bizi biz yapıyorlar.
Jones ve arkadaşları (2008) Emory Tıp Fakültesinde farelere bir çalışma yapıyor (Learning-dependent structural plasticity in the adult olfactory pathway, 28(49)). Çalışmada sağlıklı farelere kiraz çiçeği koklatılıyor ve koklatılmakla beraber elektrik şoku veriliyor. Tekrar kiraz çiçeği koklatıldıktan sonra elektrik şoku verilmediği halde farelerin o kokuyla beraber irkildiği gözlemleniyor ve bu şekille koşıullanıyorlar. Fareler çiftleştirilerek her bir nesildeki farelerin kiraz çiçeği kokusuna verdikleri tepkiler ölçülüyor. Elektrik şokuna daha önce maruz kalmamış yeni nesil fareler, kiraz çiçeği kokusunu aldıklarında tıpkı önceki nesilleri gibi aynı tepkiyi veriyor. Böylece travmatik anların DNA’da meydana gelen epigenetik değişimler yoluyla sonraki nesillere aktarılabildiği keşfedilmiş oluyor.
Robinson ve arkadaşları (2014), stesin hamile sıçanların ve erken doğumun üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Araştırmaya göre, stres altındaki hamile sıçanlar erken doğum yapmışlar ve kızlarının hamilelikleri de kısa sürmüştür. Aynı hamile sıçanların torunları da kendileri gibi erken doğum yapmıştır. Hamilelik sırasında yaşanan hafif-orta dereceli stres nesiller arası aktarılır ve her bir nesille daha çok genişler. Kocatürk’e göre “Vücudumuz stres esnasında kortizol hormonu salgılar ve kortizol hormonu yaşadığımız travma sonrasında vücudumuzun normale dönmesine yardımcı olur. Yehuda & Seckl’e göre (2011) Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) yaşayan kişilerin çocuklarında, ebeveynlerinin düşük kortizol seviyesine benzer şekilde düşük kortizol seviyesi ile doğduğunu gözlemlediler (Minireview: stress-related psychiatric disorders with low cortisol levels: a metabolic hypothesis. Endocrinology, 152(12), 4496-4503) . Bunu açıklamak için sizden daha öncesine gidelim. Her şey annneanne ve dedenizin cinsel birliktelik yaşamasıyla başlıyor. Lipton’a göre “Bir annenin korku, öfke, sevgi, umut gibi duyguları çocuklarının genetik ifadesini biyolojik olarak değiştirebilir . Anneanneniz annenizi dünyaya getirinceye kadar yaşadığı duygu ve düşüncelerin kaydını vücudunda tutuyor. Aynı şekilde babanızın yaşadıkları da spermde kodlanır ve sperm yoluyla aktarılır. Örnek olarak, Wolynn (2016) kitabında vakalara yer veriyor. Tricia’nın hikayesine göre, Tricia hep kısa süren ilişkiler yaşıyor ve ilişki içerisinde olduğu insanlar Tricia’nın soğuk ve duygusuz olduğundan bahsederek ilişkiyi sonlardırıyor. Aynı şekilde Tricia’nın annesi de soğuk, duygusuz, mesafeli ve duygusal olarak erişilemez bir kadın. Tricia, destek almak için bile olsa annesinin yanına gidemediğini belirtiyor. Wolynn’e göre, Tricia’nın annesini reddetmesi, ilişkilerindeki başarısızlıkların sebebi. Wolynn ve Tricia birlikte yaptıkları çalışmalarda Tricia aslında annesinin annesini bencil ve duygusal olarak erişilemez bir kadın şeklinde tasvir ettiğini belirtiyor. Aslında anneannesi büyük bir kayıp yaşamış ve bu yüzden teyzesiyle büyümek zorunda kalmış. Ailede kendini yabancı gibi hissetme, dargın ve soğuk bir insan olma onu zamanla duygusal olarak erişilemez bir kadın haline getirmiş. Bu anneanne modeli zamanla tekrar ederek Tricia’ya kadar ulaştı.
Bu kabullenmesi zor bir durum olabilir. Kitabı yavaş okumanızı öneririm. Kendinizi ve geçmişinizi keşfetmeniz için belirli pratikler anlatılıyor. Wolynn, bu pratikleri zamana yayarak yapmanızı öneriyor. Geçmişe baktığımızda neyin bizi karşıladığını bilmiyoruz. Bu cesaret ve zaman isteyen bir keşif süreci. Kitap, şefkatli olmanın ve ebeveynlerimizi suçlamak yerine anlamaya çalışmanın önemini vurgulayan pratiklere de yer vermiş. İyilik hali yolunda zorluklar ve kafa karışıklığı yaşayabiliriz. Aslında, bu zorluklar ve kafa karışıklıkları bizi iyilik haline yönlendirir.
KAYNAKÇA
Kocatürk, P. A. (2000). Strese cevap. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 53(1).
Yao, Y., Robinson, A. M., Zucchi, F. C., Robbins, J. C., Babenko, O., Kovalchuk, O., ... & Metz, G. A. (2014). Ancestral exposure to stress epigenetically programs preterm birth risk and adverse maternal and newborn outcomes. BMC medicine, 12(1), 1-12.
Wolynn, M. (2017). It didn't start with you: How inherited family trauma shapes who we are and how to end the cycle. Penguin.
Yehuda, R., & Seckl, J. (2011). Minireview: stress-related psychiatric disorders with low cortisol levels: a metabolic hypothesis. Endocrinology, 152(12), 4496-4503.
Jones, S. V., Choi, D. C., Davis, M., & Ressler, K. J. (2008). Learning-dependent structural plasticity in the adult olfactory pathway. Journal of Neuroscience, 28(49), 13106-13111.
Tepki Ekle