VAROLUŞSAL KORKULARIN PSİKOLOJİK YANSIMASI, GREOGOR SAMSA ÜZERİNDEN PSİKOLOJİK BİR ANALİZ
Kafka’nın "Dönüşüm" eseri, bireyin topluma ve aileye yabancılaşmasının çarpıcı bir alegorisi olarak bilinir. Bu yazı, Gregor Samsa’nın dönüşümünü psikolojik bir perspektiften ele alarak, kimlik kaybı, ötekileştirme ve insanın içsel sıkışmışlığı temalarını irdeliyor.

FRANZ KAFKA
Franz Kafka 20. Yüzyılın en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilir. Yaşamı boyunca büyük bir tanınırlık kazanmasa da öldükten sonra dünyaca ün kazanan bir isim olmuştur.
Eserlerinde genellikle varoluşsal kaygılar, yabancılaşma, modern toplumdaki yalnızlık, insanın otorite karşısındaki çaresizliği gibi konuları ele almıştır. İnsan ruhunun derinliklerine inerek modern dünyada bireyin yaşadığı duygusal ve psikolojik çalkantıları ustalıkla işlemiştir. Hem soyut hem de sembolik anlatım tarzını benimsemiştir bu da eserlerinin çok katmanlı ve farklı yorumlara açık olmasını sağlamıştır.
DÖNÜŞÜM
Gregor Samsa, ailesine maddi destek sağlamak için çalışan sıradan bir pazarlamacıdır. Bir sabah devasa bir böceğe dönüşmüş halde uyanır. Bu şok edici fiziksel değişimle birlikte, Gregor’un hem kendisi hem de ailesi için hayat geri dönülmez şekilde değişir.
Gregor’un böceğe dönüşmesi insanın çevresiyle olan bağlantısının kopmasını ve giderek yalnızlaşmasını sembolize eder. İlk başta Gregor ailesine bakan biri iken dönüşümle birlikte bu rolünü kaybeder ve dışlanır. Bu yabancılaşma fiziksel görünümünden ziyade toplumun bireyin üretkenliği üzerinde değerlendirmesi ile ilgilidir.
Psikolojik açıdan bakarsak, Gregor’un dönüşümü kişinin kendi değerini ve varoluşunu yalnızca iş, aile, sorumluluklar gibi dışsal beklentilerle ilişkilendirdiği için bu özellikleri kaybetmesi durumunda kimlik kaybı ve yabancılaşma hissettiğini gösterir. Ayrıca Gregor sadece ailesine veya topluma karşı değil kendisine de yabancılaşmaya başlar. Kendisini bir insan olarak değil bir böcek olarak algılar.
Bedensel bir değişim yaşayan Gregor zihinsel olarak bir insandır. Yani içsel dünyasında hala ailesine karşı bir sorumluluk hisseder. Bu bedensel yabancılaşma zihinsel ve duygusal kopukluklara yol açar.
Psikanalitik açıdan insanın bedeni ve ruhu arasındaki çatışmayı fiziksel değişimlerin psikolojik etkilerini inceleyen bir metafor olarak okunabilir.
Dönüşümünden önce çalışan bir birey olarak hem toplumsal hem de ailevi bir kimliğe sahiptir. Ancak dönüşümle birlikte bu kimliği kaybeder. Çalışmamak Gregor’un kimliğini ve kendine olan güvenini sarsar. Kendini tamamen işine ve ailesine dayandırdığı için bu rollerin kaybı varoluşsal bir krize yol açar.
Gregor’un yaşadığı bu kimlik kaybı, ünlü psikanalist Erik Erikson’un kimlik ve rol karmaşası teorisi ile ilişkilendirilebilir. Erikson, bireyin kimliğinin toplumsal roller ve bu rollerin nasıl algılandığı ile yakından ilişkili olduğunu savunur. Gregor, işlevsel bir birey olarak tanındığı bir dünyada, dönüşümüyle birlikte artık tanınmaz hale gelir ve bu durum onu hem ailesinin hem de kendi gözünde değersiz kılar.
Psikanalitik açıdan bakıldığında bireyin bilinçdışı dünyasında içsel bir yalnızlık ve anlaşılamama hissine denk gelir. Modern psikolojide izolasyonun, bireyin kimlik ve anlam arayışında derin yaralar açtığına dikkat çekilir. Gregor hem kendisinden hem de çevresinden yabancılaşarak psikolojik bir çöküşe sürüklenir.
Gregor’un ailesi bu dönüşüm karşısında öncelikle büyük bir şok yaşar ve bu durumu öncelikle inkâr eder. Aile, Gregor’un bu dönüşümünü anlamlandırmakta zorluk çeker çünkü bu durum onların dünyasında mümkün değildir. Bunun için psikolojideki ‘gerçeklikten kaçma’ eğiliminin bir yansıması diyebiliriz.
Ailenin Gregor’a olan aşağılayıcı ve korkutucu bakış açısı onların Gregor’a bağlılıklarının koşullu olduğunu ve ona karşı duydukları sevginin sadece Gregor’un işlevsel bir insan olmasıyla sınırlı kaldığını gösterir.
Baba Figürünün Baskıcı Otoritesi:
Gregor’un babası en sert tepkiyi veren kişidir. Babanın Gregor’a karşı fırlattığı elma, fiziksel saldırıdan ziyade onun varoluşunu reddetmenin de bir sembolik ifadesidir. Gregor’un dönüşümü, ailenin kontrolünü kaybettiği anlamına gelir ve baba figürü, bu kaygı ve öfke ile şiddet gösterir. Ayrıca baba, kendi otoritesinin de tehdit altında olduğunu hisseder.
Psikolojik olarak, otorite figürlerinin kontrolsüz durumlara verdikleri tepki genellikle şiddet içerir, çünkü bu, kaybettikleri gücü yeniden kazanmaya yönelik bir savunma mekanizmasıdır.
Annenin tepkisi çok daha karmaşık bir haldedir. Bu dönüşüm karşısında dehşete düşer ve çaresizlik hisseder. Bu durum onu içsel bir çelişkiye sokar. Bir yandan Gregor’u eski haline getirme arzusuyla doludur. Diğer yandan ise fiziksel durumundan dolayı ona yaklaşmaya korkar ve çekinir.
Annenin bu tepkisi, bir anne olarak çocuğuna karşı olan korunma iç güdüsü ile alakalıdır ama aynı zamanda korku da hissettiği için bu iki duygu arasında sıkışıp kalmıştır.
Annenin bu durumu kabul edememesi bilinçaltında yatan bir başarısızlık hissini gösterir. Çocuğunun başına gelen böyle bir olayla yüzleşmek ebeveynlik rolüne bir tehdit oluşturur. Bu durum annede kaygı ve suçluluk duygusu yaratır.
Psikolojik olarak, travmatik bir olay karşısında yaşanan içsel çatışmanın ve duygusal bölünmenin bir örneğidir.
Kız Kardeşi Grete’nin Tepkisi:
Kız kardeşi Grete, Gregor’a en çok şefkat gösteren kişidir. Odasını temizler, yemek getirir, onunla ilgilenmeye çalışır. Bu, empatik ve anlayışlı bir insan olduğunu gösterir. Gregor’un dönüşümünden sonra da hala onun insani yanını görmeye çalışır. Bu tutumunun empati ve bakım yöneliminin yansıttığını söyleyebiliriz. Ancak bu durum uzun sürmez ve Grete, Gregor’a olan sabrını yitirir ve onun varlığını artık bir yük olarak görür.
Grete’nin zamanla Gregor’dan uzaklaşması, psikolojik olarak şefkatin yerini bıkkınlık ve tiksintinin almasının bir örneğidir.
Gregor’un dönüşümünün, kalıcı hale gelmesinin kendi özgürlüğünün olumsuz etkilerine neden olduğunu fark eder. Gregor’a bakmanın yükü arttıkça, ona karşı empatisi azalır ve sonunda kardeşini reddeder.
Bu değişim, insan psikolojisinde zorlu bakım süreçlerinde sıklıkla görülen duygusal tükenme ve ötekileştirme eğilimlerine işaret eder.
Ailenin Psikolojik Kaçışı
Gregor’un varlığı bir süre sonra bir sorun olarak görülmeye başlanır ve aile ondan kurtulmayı diler. Gregor’un ölümü aile için bir rahatlama kaynağıdır. Ailenin Gregor’a karşı duyduğu sorumluluğu reddetmesinin, bir kaçış mekanizması olduğunu söyleyebiliriz.
Gregor’un dönüşümüyle birlikte ailede ortaya çıkan sorunlar, aile bireylerinin kendileriyle yüzleşmesini gerektirir. Ancak onlar bu yüzleşmeyi gerçekleştirmek yerine Gregor’u tamamen dışlarlar. Bu, onların hem kendi içsel korkularından hem de sorumluluklarından kaçmalarının bir yoludur.
Gregor işlevini yerine getiremediği anda değerinin hızla yok sayıldığını görür. Gregor’un böceğe dönüşmesi, bir anlamda bu baskıların fiziksel bir dışavurumudur. Dönüşüm sonrası işini yapamayan Gregor, ailesi dışında toplumdan da dışlanarak değersiz bir varlık haline gelir.
Psikolojik açıdan, bu durum bireyin toplumsal beklentileri karşılayamaması sonucunda yaşadığı kendilik değersizliği duygusuna yol açar.
Gregor, artık bir işe yaramadığı düşüncesiyle ruhsal bir çöküş yaşar ve yavaş yavaş kendini yok etmeye doğru ilerler. Bu süreci toplumsal baskının bireyde yarattığı kimlik kaybı ve varoluşsal kaygı olarak açıklayabiliriz.
Gregor Samsa'nın patronu, Kafka’nın Dönüşüm eserinde, modern kapitalist toplumun birey üzerindeki baskıcı ve acımasız iş ilişkilerini simgeleyen önemli bir figürdür ve Gregor’un yaşadığı fiziksel ve psikolojik dönüşümün önemli tetikleyicilerinden biridir.
Patronun Temsil Ettiği Kapitalist Baskı:
Patronunun Gregor üzerindeki baskıcı ve anlayışsız hali Gregor’u, işini kaybetmekten korkarak sürekli çalışmaya iter. Patron, bireyin yalnızca performansına göre değerlendirildiği, herhangi bir empatiye sahip olmayan bir sistemin parçasıdır.
Psikolojik açıdan; patron, Gregor üzerinde sürekli bir kaygı ve stres kaynağıdır.
Gregor, sadece işini kaybetme korkusuyla değil, aynı zamanda sürekli yetersizlik ve değersizlik duygusuyla yaşar. Bu baskı, Gregor’un ruhsal sağlığını bozarak onun işlevsiz hale gelmesine ve nihayetinde kimlik krizine girmesine yol açar. Patronun talepleri, Gregor üzerinde sürekli bir tükenmişlik hissi yaratır.
Patronun Gregor Üzerindeki Güvensizlik ve Denetimi:
Gregor’un patronu, onu sürekli denetleyen ve performansını sorgulayan bir figürdür. Eserin başlarında, Gregor işe gitmediği bir sabah hemen evine bir denetçi gönderir. Bu durum, Gregor’un üzerinde büyük bir baskı yaratır ve iş yaşamında kendisini güvende hissetmesini engeller.
Psikolojik olarak, patronun bu sürekli denetleme ve güvensizlik hali, Gregor’un paranoyak düşüncelere kapılmasına ve sürekli kendini sorgulamasına neden olur.
Patronun Duygusuzluğu:
Gregor’un dönüşümü ve işe gidememesi patron için sadece iş verimliliğini olumsuz etkileyen bir olaydır. Patron yaşanan bu zorluğu anlamak yerine sadece işe katılım ve performansı değerlendirir. Burada modern iş dünyasındaki insani bağların kopuşu ve bireyin sadece bir üretim aracı haline geldiğini söyleyebiliriz.
Psikolojik açıdan, bu duygusuzluk, Gregor’un kendisini yalnız ve değersiz hissetmesine neden olur. Patronun hiçbir insani duygu göstermemesi Gregor’un kendisine olan inancını ve güvenini zedeler ve bir tür varoluşsal yabancılaşma yaşamasına neden olur.
Patronu ve Gregor Üzerindeki İtaat ve Baskı:
Gregor, patronuna karşı sürekli olarak boyun eğen ve onun taleplerine karşı çıkmayan bir figürdür. Gregor patronunun baskıları karşısında kendini güçsüz hisseder ve bu da onun içsel dünyasında bir isyan duygusu yaratmaz. Kimliği tamamen işlevsiz hale gelir.
Psikolojik olarak, bu itaat ve baskı ilişkisi, bireyin kendine yabancılaşmasına ve özgüven kaybına yol açar. Bu itaat altında ezilen Gregor kendini ruhsal bir çöküşe sürükler.
Dönüşüm sonrası Gregor, bedensel işlevini zamanla yitirmeye başlar. Artık tamamen hareketsiz kaldığında bu, sadece bedensel bir zayıflık değil aynı zamanda psikolojik tükenmişliği de simgeler. Ailesi ve toplum tarafından beklenti içinde olan Gregor bunları gerçekleştiremediğinden dolayı bir çöküş yaşar.
Burada, içsel tükenmişliğinin somut bir hale gelerek onun fiziksel güçsüzlüğü haline gelmiştir.
Psikolojik açıdan, Gregor’un bedeni üzerinde kontrolünü kaybetmesi, onun içsel dünyasında yaşadığı kontrol kaybının bir yansımasıdır. Bedensel güçsüzlük, ruhsal olarak hissettiği çaresizlik ve kontrol kaybının sembolik bir ifadesidir.
Depresyon:
Gregor'un böceğe dönüşmesinin ardından yaşadığı en belirgin psikolojik süreçlerden biri, depresyonun temel belirtileri olan sosyal izolasyon, umutsuzluk ve derin bir yalnızlık duygusudur. Bu izolasyon, onun içsel dünyasında derin bir değersizlik ve umutsuzluk hissine neden olur.
Psikolojik açıdan, Gregor’un içine kapanması ve dünyadan tamamen soyutlanması, depresyonun en yaygın belirtilerinden biridir. Bireyin sosyal çevresiyle olan bağları koptukça, kendini daha yalnız ve değersiz hisseder. Gregor da bu süreçte, ailesi tarafından sevilmediğini ve kabul edilmediğini düşündükçe içsel bir çöküş yaşar.
Ölüm İsteği:
Depresyonun kaçınılmaz bir sonucu olan ölüm, Gregor’un sonunu getirir. Gregor, hayatla bağlarını giderek kaybeder ve nihayetinde bu dünyadan çekip gitmeye karar verir. Özellikle ailesinin ondan tamamen kopması artık yaşamın bir anlamının kalmadığını düşünmesine yol açar.
Psikolojik olarak, Gregor’un bu noktada yaşadığı durum, depresyonun nihai evresi olarak değerlendirilebilir. Depresyonun ileri safhalarında birey, yaşamının bir amacı kalmadığına ve dünyada var olmanın anlamsız olduğuna inanmaya başlar. Gregor’un bedensel tükenmişliği, onun ruhsal tükenmişliğiyle paralel ilerler ve ölüm isteği kaçınılmaz hale gelir.
Tepki Ekle






