"YEŞİL REHBER" FİLM İNCELEMESİ
Rotaları sadece Güney Amerikan eyaletleri değil aynı zamanda kendi noksanlıkları, ön yargıları ve korkuları olan taban tabana zıt iki adamın büyük yolculuğunu anlatan yeşil rehber filmini gelin beraber inceleyelim
1962’de Afroamerikan bir piyanist Don Shirley o dönem siyahilere olan ırkçılığıyla bilinen Amerika’nın güney yerleşkelerine bir turne düzenlemek ister bunun için de bir şoförden fazlasına güvenliğini sağlayacak birine ihtiyaç duyar (zaten filmin ismi de oradan gelir yeşil rehber o dönem siyahilerin güvenli ve yasal bir şekilde yolculuk edebilmesi için kullanılan rehberdir) ve Tony Vallelonga’yla tanışırlar namı diğer Tony Lip İtalyan kökenli aile ilişkilerine düşkün ailesini geçindirmek için New York’un arka sokaklarındaki barlarda fedailik yapan ve palavra sıkmaktan çekinmeyen kaba saba mizaçlı bir adamdır. Yalnız başlarda Tony Shirley ile çalışmak istemez çünkü filmin ilk sahnesinde gördüğümüz üzere Tony’nin evine iki siyahi tesisatçı gelir ve Tony onlar gittikten sonra onların su içtiği bardakları çöpe atar çünkü Tony’nin de siyahilere karşı içinde beslediği ön yargılar vardır ve ırkçı bir tutuma sahiptir.
Bu noktada şu soruyu sormalıyız insan neden kendinden farklı olandan,yabancıdan korkar ve nefret eder? Irkçılığın tarihsel olarak çok uzun bir geçmişi olmasının yanı sıra burada zenofobia denilen bir kavramdan bahsetmek istiyorum. Zenofobia, latince yabancı ve korku anlamına gelen iki kelimenin birleşmesinden oluşur. Değişik olanın tehlikeli olduğu düşüncesiyle oluşan bir korkudur. Amerikan Psikiyatri Birliğinin "Akıl Hastalıklarının Teşhisi ve İstatistikleri El Kitabına’’ göre bu fobi, fobinin nesnesiyle karşı karşıya kalan hastanın aşırı bir kuruntuya kapılmasına yol açar. Zenofobinin iki türü vardır. Birincisi bir topluluğun içinde olan ama o topluluğun bir parçası sayılmayan bir gruba karşı duyulan korkudur. Bu genellikle göçmenler ya da azınlıklar olur fakat bazen yüzyıllardır bir arada olunan bir grup da olabilir. İkincisi ise temelde kültüreldir ve bu durumda korkunun nesnesi yabancı sayılan kültürel farklılıklarıdır. Bütün kültürler dış etkilere maruz kalmaktadır ancak kültürel zenofobi genellikle belli şeylere yönelmiştir, başka dillerden gelen sözcükler, içinde yaşanılan toplum tarafından benimsenmeye başlanmış tutumlar gibi.Bu korkunun diğer korku çeşitlerinden farkı geçmişten bugüne medyada ve politikada olan çeşitli algılarla bu fikrin toplumlara sunulmasıdır. Bunların içinden en güçlüsü biz ve öteki algısıdır. Özellikle toplumlardaki kültürel,dilsel ya da inançsal azınlıkları hedef alır ve onlara karşı bir çeşit üstünlük kurulması tavrını teşvik eder.
Tony ailesine para göndermek amacıyla Shirley ile anlaştıktan sonra yolculuğa çıkarlar. Yol boyunca gördüğümüz şey Shirley’nin bilinen siyahi algısına hiç uymadığıdır ve aslında uymamak için çaba sarf ettiğidir. Örneğin Tony, Shirley’e yemesi için kızarmış Kentucky tavuğu uzattığında Shirley’nin daha önce hiç kızarmış tavuk denemediğini gördüğünde epey şaşırır( Kentucky kızarmış tavukları Amerika’da siyahilerle özleştirilen bir yemek) Bunun dışında radyoda dönemin siyahi jaz sanatçıları çalarken Shirley’nin bilmediğini gören Tony, ‘’Hadi ama bunlar senin insanların’’der. Bu noktada şunu anlıyoruz ki Shirley’nin geçmişi boyunca siyahi insan streotipinden farklı yaşamaya çalıştığı kızarmış tavuk yemediği jazz dinlemediği ve bunları bir tercih olarak değil geleneksel siyahi algısına girmemek için yaptığını görüyoruz. Beyazlar gibi saygı görmek için bir beyaz gibi yaşaması gerektiğini düşünüyor. Kimliğiyle alakalı hissettiği çatışmayı herhangi bir yere ait hissedememesini diğerlerinin onun kültürüne bakış açılarından dolayı kendi kültüründen uzaklaşmasını ve kendine yeni bir imaj yaratmaya çalıştığını görüyoruz. Fakat bu imajın ne kadar başarılı olduğu tartışılır çünkü içinde kendini mutlu hissetmediğini açık bir şekilde görüyoruz.
Gelelim filmin en can alıcı sahnesine Mahersahala Ali’nin (Shirley) ona oscar kazandıran meşhur tiradı ‘’yeterince beyaz değilsem yeterince siyah değilsem yeterince erkek değilsem (homoseksüel bir karakter olmasına yapılan bir atıf) neyim ben?’’ bu sahne her iki karakter için de dönüm noktasıdır. Bu iç döküşten sonra hem Shirley’e hem Tony’ye birbirlerinin hayatları ve kendi yaşamları üstüne bir farkındalık gelir, içlerinde bir kıvılcımı ateşler ve değişmek için adım atmaya başlarlar.
Turnedeki son durağa vardığımızda Tony ve Shirley’nin arasındaki ilişkinin başlarda olduğundan çok daha derin çok daha birbirlerini anladığını ve sevmeye başladığını görüyoruz ve sadece aralarındaki ilişkinin değil kendi karakterlerinin de dönüştüğünü görüyoruz mesela Shirley son performansını vermeden önce yemek yemek ister fakat restaurant müdürü her ne kadar buraya onu sahneye çıkması için davet etseler de siyahi olduğundan aynı yerde yemek yemesine izin veremeyeceklerini söyler. Yolculuk boyunca bu tarz davranışlarla karşılaşan ve şartlara uyum sağlayan Shirley bu kez ortaya bir tavır koymaya karar verir ve yemek yemesine izin verilmeyen yerden sahneye çıkmadan ayrılır ve Tony ile birlikte siyahilerin işlettiği bir jazz bara gidip akşamı orada geçirirler. Shirley’nin kendi kültürünün insanlarıyla geçirdiği zaman onun şu ana kadar kaçtığı kendi kökleriyle bağ kurmak için attığı büyük bir adımdır.
Yolculuk sona erdiğinde, Tony, Shirley’i noel yemeği için davet eder. Filmin ilk sahnesinde siyahi adamların su içtiği bardakları çöpe atan Tony’nin filmin son sahnesinde başka bir siyahi adamla beraber ailecek yemek yemek istemesi Tony’nin de ön yargıları konusunda ciddi bir ilerleme kat ettiğini gösteriyor
Açıkçası iki karakterle kendimizi oldukça ilişkilendirebileceğimiz bir hikaye, Tony ile yabancı olandan farklı olandan alışık olmadığımızdan duyduğumuz korkuyu yenmek üzerine adım atabiliriz. Shirley’le ise kendi kimliğimizle barışma, komplekslerimizi yenme, kendi kültürümüze batı kültürü gözüyle oryantalist yaklaşmama konusunda bir şeyler öğrenebiliriz.
Tepki Ekle